30 Ocak 2012 Pazartesi

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, NEDEN DÜNYANIN BİN YILLARININ LİDERİDİR?




BİN YILLARIN LİDERİ
Mustafa Kemal ATATÜRK
             
                                                                      Öner SAMANLI

IŞIKLAR KARARTILMIŞ,  DRAM BAŞLAMIŞTI
Sevgili Atam, Günlerden bir gün, dönemlerden bir dönemdi....  Apansızın senaryosu senden çok sonraları, seni işine geldiklerince sayan senarist ve oyuncularca, işlerine gelmedikçe  de yok sayan senarist ve oyuncularca, yönetmenin emirleri doğrultusunda, ışıklar karartılmış,  dram başlatılmıştı. Bu oyunun zorunlu izleyicileri aydınlanmanın  yarattığı,  Türkiye Halkıydı. Üstelik yönetmenin masaları arkasında ise,  senin resimlerin asılıydı. Karanlıklar nedeniyle, dünya medyasından uzak tutuluşlar, yakılan kitaplarla, soğuğa karşı ısınışlar, doğruları söyledikçe birer birer aydınların suikastlerde ölümle buluşmaları, aydınlatıyorlar diye halkı, gençlerin, gazetecilerin, öğretmenlerin yani aydınların apansız yargılanmaları,  ibret olsun diye birkaçının  darağacında sallandırılmaları yönetmenin yazdırdığı senaryonun gereğiydi....
Bu vatanın çocuğu askerler, faili meçhul anarşilere siper olup da kaybolanlar, nice masum ana kuzuları, anadan-babadan ayrı, yaşayıp ta elden ayaktan ayrı, ruhla bedenden ayrılanlar... Kesin bu talihsiz, tarihsel sürecin kurbanı olduk, olduk ki öğrenemedik...... İlgisiz kaldık, bilgisiz göründük, duyarsız davrandık, korkaklaştık, korktuk ki dinleyemedik....
Bu nedenledir ki; bu söylemi aktarmak isteyecek olanlar da belki korktular, sakındılar. Komünist, düşünce yaymak iddiasıyla yargılanabileceklerini sanarak, suskun ve puskun  kalıp oyunun sessiz ve duyarsız izleyicisi oldular...  Bu nedenle affedelim tarih kitaplarını, eğitimcileri..... Bizler ise;  yılmasız ve korkmasız aydınlatmalıyız yarının Türkiye Gençliğini.....
                                                                                                                                          
                İngiltere Başbakanı, D.Lloyd George; 1922 yılının sisli bir sabahında  Avam Kamarasında, İngiliz Milletvekillerine, aylardır kafasını  karıştırıp da, düşüncelerini allak bullak eden kimseye söyleyemediği büyük bir sıkıntısını anlatmaya çalışıyordu.
Düşünceleri sanki, doğum sancıları çeken, ama bir türlü  doğuramayan gebe bir kadını   andırıyordu.
Betimlemeye çalıştığı kişinin gözlerinin içerisinde, okyanusun gizemli ve korkunç  koyu mavi rengini ve hırçın  derinliğini görüyor gibiydi. En güçlü donanmalarını onun müthiş  beyin fırtınalarından esen sert rüzgarların gücüne yenik düşürüyor, yenik düşen çabalarını ise amirallerinin, apoletlerine birer yıldız gibi takıyordu. Avam Kamarasındaki tüm çabaları Türkiye'nin Ulusal Kurtuluş Kahramanı, Mustafa Kemal'i betimlemeye çalışmasıydı. Lloyd George, sonunda o tarihsel söylemini gerçekleştiriyor ve; "Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda  Türk Milletine nasip oldu" diyordu.
MUSTAFA KEMAL GÜNEŞİ VE TÜRK MİLLETİNİN AYDINLIĞI
1881 de Selanik denen bir kentte doğacaksın, ve altı kardeşinden çok ama çok farklı biri olacaksın. Küçücük bir Kemal'den, Mustafa Kemal'e, 1881 den 1938 yılına değin, 58 yıllık yaşam sürecinde, 600 yıllık bir Osmanlı İmparatorluğunun yok oluşundan, çöken bir imparatorluktan, yoklukta ve yoksunlukta, ardına alıp da bir ulusu,  çağdaş yeni bir dünya devleti yaratıp, 29 Ekim 1923 tarihsel  sürecinde genç bir Türkiye Cumhuriyeti'ni  kuracak, Mustafa Kemal ATATÜRK olacak, ikibinlere gelip de damganı vuracaksın.

Atatürk'ü ve yaptıklarını daha iyi anlayabilmek için onu çok daha yakından tanımak gerekiyor. Tarih Kitapları, yıllarca Atatürk hakkında basma kalıp bilgilerle bizleri  donandıran büyüklerimize, neden tepki vermediniz ?
Neden onları uyarmadınız ?
Neden,  dünyanın siyasal ve ekonomik güçlü devletlerinin bile önünde saygıyla eğildiği, o buğday başağı sarı saçlı, kartal bakışlı, Cumhuriyet sevdalısı, dünya barışcısı için, dünyanın liderlerinin söylemlerini, dünya basınında yazılanları, bu yaşımıza kadar, bizlere  öğretmediniz !

 Eğitimcilerimiz; Moskova'nın en soğuk günlerinden birisinde, sene 1921'de,  Kremlin'den dünyaya, Rus Halkının İlahı V. İliç Lenin' in, Atatürk hakkındaki söyleminin yankısını neden çok önceleri bizlere aktarmadınız ?
Onun;  "Mustafa Kemal iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli  ve akıllı bir önder. O soygunculara karşı bir kurtuluş savaşı veriyor,  emperyalistlerin gururunu kıracağına ve sultanı da yaranıyla birlikte alt edeceğine inanıyorum"  söylemini  neden dağa taşa, kurda kuşa, Türk halkına duyurmadınız ?

TARİHSEL SÜREÇTEN BUGÜNE 
Kırım içerilerinde at koşturmuş Osmanlı'dan, Katherina'nın gönlünde taht kurmuş Baltacı Mehmet Paşa'ya uzanan, sevda uğruna sadaka niyetiyle dağıtılan topraklar sonrasında; büyük bir ulusal  savaşın ertesinde, çöken koca bir imparatorluğun küllerinden, Türkiye Cumhuriyet' i doğdu. O, Dünyanın hayranlık duyduğu eşsiz bir lider, O Cumhuriyet' in,  Ulusal Kahramanı, Ulu Önder, Mustafa Kemal Atatürk oldu....
Mustafa Kemal Atatürk'ün;  yenik düşmüş ve el konulmuş Osmanlı İmparatorluğundan yeni bir savaşla bağımsız bir devlet çıkarmış bulunması, Atatürk olmasının temel taşıdır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün;  padişah, halife, kadılarla yönetilen Müslüman  bir toplumu, "çağdaş uygarlık düzeyine' dönük, laik ve modern devlet karakterine dönüştürmesi ve bunda başarıya ulaşması, dünyanın gözdesi bir lider olmasında önemli bir etkendir.
O; dünya politiğinin ilgisini çekmekle kalmayan, ilginin bir anda misliyle artmasına yol açan, büyük bir Türk'tür. Çünkü o tek ve eşsiz bir Türk , Mustafa Kemal Atatürk'tür !
Çağdaş uygarlığı;  batıda bulunduğu daha öğrencilik yıllarında kavrayarak, tanısını koyup, bunu toplumların kendi kültür ve dillerini koruyarak benimseyebilecekleri sonucuna dayandıran ve bunun sihirli anahtarının ise, laisizm olduğunu göstermiş bulunan, bin yıllara işaret etmiş,  yokluktan ve yıkıntıdan Türkiye Cumhuriyeti'ni  kurmuş, ulu bir önder, Mustafa Kemal Atatürk'tür....
Bakınız ! Ünlü Wall Sttreet Journal Gazetesi; 2000'li yıllarda; "Türkiye ve onun Kemalist sistemi,  cami ve  medrese sistemine dayanan İslam kökten dinciliğine karşı alternatif oluşturmuştur. Batının, bu modelin İslam dünyasına yayılması için, Türkiye'ye büyük bir destek vermesi gerekmektedir" demektedir.
Yine; National Rewiew Gazetesi ise; "İslamcı alemin düzinelerle Atatürk'e ihtiyacı var; Ayetullahlara değil, Amerikanın, diplomatik çabalarının en yoğun amacı, Türk modelini yaymak olmalıdır." Şeklindeki açıklamalarını dünyaya aktarmaktadır.
Bu haberleri dünya okumakta, dünya medyadan izlemektedir...  Oysa onun Cumhuriyeti emanet ettiği Türk Gençliği ise, başka başka uğraşılar içerisinde  zaman kaybetmekte, büyüklerde suçu onlarda aramaktadırlar.
Oysa; Atatürk çok doğru bir tanıdan yola çıkmıştır. Çağdaş Uygarlık birdir. Uygarlığın Müslüman'ı, Hıristiyan' ı olamaz ! Bunu net olarak ortaya koymuştur.
Böylece de, bu felsefeden  yola çıkan Atatürk, çağdaş uygarlığı neredeyse orada bulmak için, halkının çağdaş düşünce gücünden güç alarak,  ulus bilinciyle yol almış, döneminin  büyük Türkiye Cumhuriyeti'ni  1923'lerde gerçekleştirmiştir.
Çağdaşlaşmanın ve aydınlanmanın öncüsü,  Mustafa Kemal ATATÜRK, bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.
O, Mustafa Kemal Atatürk'le, yoksunluk, silahsızlık, cephanesizlik ortamında, açlık ve sefaletin yaygın,   hastalıkların yoğun, sayrılıkların gecelerin karanlığında olduğu bir süreçten, aydınlık ve umut dolu yarınlara varılmıştır.....
 Başta laiklik ve hukuk devrimi olmak üzere atılan devrimci adımlar, demokrasi açısından olmazsa olmaz bir altyapının temel taşlarını oluşturmuş, toplum ve devlet düzeni yukarıdan aşağı radikal biçimde değiştirilmiş, ümmetçilikten Cumhuriyet' e geçilmiş,  geçen yüzyılın en iddialı uygarlık ve demokrasi  projesi gerçekleşmiştir....
O, Dünya devletlerinin Asya ile Avrupa arasında köprü olan, Anadolu üzerindeki oyunlarını yok ederken, başarılı olmasında, en önemli unsuru hiç göz ardı etmemiştir. Türkiye'nin ilerlemesini dondurmamış, ülkeyi reformcu bir heykeltraşın keski ve çekici ile, ayarında ince ince yontarak, ince ince işlemiştir. Mimar olmasının yanı sıra, ressam, heykeltraş, asker, usta  sürekli lider olmuştur,  çünkü lider doğmuştur, lider doğanlar ancak bu denli üstün yeteneklerle donanmış olabilirler. 
1800 dolayında kitap okuduğu, 200 bin dolaylarında  altı çizilmiş satır, binlerce kenar notu ve dipnot yazdığı, bu kitaplarda, binlerce önemli konuya işaret  koyduğu, bir o kadar da  kısa kelimelerle önemli diye not düştüğü belirlenmiştir.
O, Tarihin akışını değiştiren bir lider olabilmek için standart politikacı ve lider ölçütlerinin çok üstünde bir kültürü yaratmış, yaşatmış ve kendisinden sonraki gençliğe kalıt bırakmış bir önder olduğu için, Mustafa Kemal Atatürk olmuştur....
Çağdaş ve Demokratik üstelik çoğunluğu Müslüman olan Türkiye için,  Atatürk'ün şu sözleri değişimin bayrağı sayılır. "Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk, Cumhuriyet, demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe tatbikata koymalıdır. "
"Çağdaşlaşmanın kaçınılmaz sonucu ise, kurtuluşu ileride değil, dini inancın kökenine inip geride aramaktır."
 Dünya tarihinde, geçmişte yaşayan, yada ölmüş ülke liderlerini İnsan Hakları Mahkemeleri yargılarken, Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulu Önderi Atatürk ise karizmatik düşünceleri, liderlik olgusu, çağdaş  uygarlık anlayışı gibi nice üstün özellikleriyle gündemin en üst sıralarında övülerek yer almaktadır.
 İşte, Atatürk' e ilişkin Dünya medyasında yer alan  en yakın ve çarpıcı birkaç örnek;
 Fransa Cumhurbaşkanlarından, Francois Mitterand'ın yeğeni Frederic Mitterand Fransa televizyonunda yayınlanan sanat çevresi  adlı dizi  programlarından birini "Cumhuriyetin 75. Yıldönümü" bağlamında Atatürk'e ayırmıştır. Frederic Mitterand'a göre "Atatürk, yüzyıla damgasını vurmuş bir dünya lideri olup, rastlantıların vitrine çıkarttığı bir adam değildir."  Çünkü; "Atatürk'ün tarihi değiştirmek için doğduğunu ve tarihi değiştirecek donanımda yetiştiğini anlamamak aptallıktır" 
Mitterand; "Atatürk'ün Sadece bilimsel ekonomik askeri yada politik kitaplar okumakla kalmadığını, Balzac, Flaubert, Voltaire ve diğer klasikleri de  sıkca okuduğunu, ve geniş bir genel kültüre sahip olduğunu belirterek, politikacının duygulara ve sanata da ilgi duyması çok önemlidir. Bu önemi kavrayan lider gerçek bir liderdir"  Söyleminde bulunmuştur. Söyleminin  devamında ise; "Atatürk' ün çok yakışıklı, çarpıcı ve etkili  fiziki özelliğe  inanılmaz keskin etkili bakışlara sahip olduğunu anlatarak, o devrin haber filmlerinin izlendiğinde çevresindeki tüm insanların arasında onun görselliğinin ve etkileyici yapısının ön plana çıktığını vurgulamıştır."
Yine; Atatürk hakkında, ABD, Beyaz Saray psikolojik danışmanlarından Vamık Volkan'ın yazılarında, Mustafa Kemal Atatürk'ün, pozitif enerji yüklü bir kişiliğe sahip olduğunu belirtmiş,  Atatürk'ün; mutluluk ve başarmaya ilişkin sözlere ve anlatımlara ise,  konuşmalarında sıkça   yer verdiğine dikkat çekmiştir. 
Zaten dünyanın gördüğü gerçeklerin özü aslında; "Ne Mutlu Türküm Diyene" ve "Az zamanda Çok İşler Başardık", "Yurtta Barış, Dünyada Barış" söylemleri  içerisinde saklı değil midir ?
Karasabanla ekin, medrese de eğitim sürecinden pırıltılı bugünlere, geleceğin kuş kanatlarından sevda gizemi sunan, mutluluk kokan, özgürlük kokan, yer, yurt, vatan toprağından, apansızın ortaya çıkan, Cumhuriyet'imizin kurucusunu, anlamamak olasımıdır ?
Kolay değil, Atatürk olmak, kolay değil Atam Türk olmak. Onun; "insan başarılı  ve mutlu olmayı tıpkı keman ve tenis öğrenir gibi öğrenir." söyleminden derinlere inmek,  Akdeniz'e, Ege'ye, Marmara'ya, Karadeniz'e uzanmak, (Misakı Milli) Ulusal sınırlardan, bozkırlardan, yaylalardan, yaylaklardan, dağlardan, ovalardan ve çarıklı-fesli  Anadolu'dan, dünyaya yenik ve ezik Osmanlı'dan, Cumhuriyet Türkiye'sine selam olsun diyebilmek.
Başarılı ve mutlu olabilmeyi tıpkı keman ve tenis öğrenmenin inceliklerine benzeten, ufku sınırsız Atatürk,  sen bizlere Cumhuriyet sevgisini öğrettin, güvendin. Ancak bir kısım kendini bilmez,  senin o güvenine ne denli saygılı  bu da  çok düşündürücü ...
Teknoloji, tarih kitaplarının gizemini ve tozunu artık umursamıyor.
İnternet denilen dünya da tüm kitaplıklar insanlığın önünde duruyor.
Zaten; Ulu Önder ATATÜRK, çağdaş medeniyetlerin seviyesine çıkmanın gerekliliğini sene bindokuzyüzlü yılların başlarında vurgulamamış mıdır ?

Sonuç: Sevgili Atatürk, 1881' den 1923'e 1923'den  sonsuza Ulusuna, ışık oldun. Güç, kuvvet bilinç oldun. Bilim, teknoloji, inanç, kültür, barış, aydınlık,  insanlık  oldun. 
Bu ışığını gençliğine  aksettin. Öğretiler sundun.
 Afganistan, Irak, İran, Sudan, Suriye, Cezayir ve daha onlarcası ülkelerin, 2000' li yıllardaki hallerini gördükçe bizler,  çizdiğin yolun önemini  çok daha iyi anlıyoruz.
Sevgili  Atatürk; Seni sorsam herkes bildiğini, 
Sevgili Atatürk;   Seni sorsam herkes anladığını söylüyor...
Oysa ; Seni herkes anladı, anladı da, herkes istediği gibi anladı...
Aramızdan ölümsüzlüğüne varışının bu yıl dönümünde, önünde bir kez daha   saygıyla eğiliyoruz.
Bunun dışında sahte gülüşlere-sahte bakışlara, sahte gülüşlülere-sahte bakışlılara karşı da  dimdik duruyoruz. Aydınlığınla, aydınlanan yolumuzda Türkiye Cumhuriyeti'mizi aydınlıklara taşımaya devam ediyoruz. 
Ruhun gönensin, yüreğimizde rahat dinlen Atam....



ALINTI:2012 YILI İTİBARIYLA,  17. YAYIN YILINDAKİ TÜRKİYE VE DÜNYANIN EN KAPSAMLI ATATÜRK İSTESİ... http://www.ataturksitesi.com/







20.01.2002 -Öner SAMANLI

1938 - 1950 Yılları arasında Türkiye Cumhuriyet tarihine etki eden önemli olaylar:

Tarihlerini ve geçmişlerini bilmeyen ve öğrenmeyen nesiller, kendi geleceklerine ve ülkelerinin geleceklerine de sahip çıkamazlar. Bugünün gençliği her geçen gün Türk kimliğinden ve Atatürk ilkelerinden uzaklaşmaktadır.
Bunun farkındalığı da siyasi iktidarca unutturulmaktadır.




1938 - 1950  Yılları arasında Türkiye Cumhuriyet tarihine etki eden önemli olaylar:

Değerli okurlarım; Aynı zamanda, http://cumhuriyetciulusalhareket.blogspot.com/
sayfamızda da yayında bulunan bu önemli tarihsel olayların anımsatmasını, Türkiye’nin en çok okunan “Milliyet Blog” köşemizde de sizlerle paylaşıyorum.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Öner SAMANLI


•(11 Kasım 1938) İsmet İnönü Cumhurbaşkanı; Atatürk'ün ölümü üzerine "İkinci Adam" İsmet İnönü oybirliğiyle Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir.

•(26 Aralık 1938)İnönü "Milli Şef"; CHP Olağanüstü Kurultayı’nda İsmet İnönü'ye "Değişmez Genel Başkan" unvanı verildi. Ayrıca "Milli Şef" olarak anılmaya başlanılmıştır.

•(7 Temmuz 1939) Hatay Türkiye'de;  Daha önce Türkiye'ye katılma kararı alan Hatay Devleti, fiilen Türkiye'nin ili olmuştur.

•(17 Nisan 1940) Köy Enstitüleri Kanunu;  Cumhuriyet tarihinin en önemli eğitim hamleleri arasında yaralan Köy Enstitülerinin kurulması kanunlaşarak yürürlüğe girmiştir. (Ne acıdır ki, Köy Enstitüleri 1954'te kapatılmıştır.)

•(18 Haziran 1941Türk-Alman Paktı; Türk-Alman saldırmazlık paktı imzalanmıştır.

•(23 Haziran 1941) Refah Faciası;  2. Dünya Savaşı başlamadan İngiltere’ye sipariş edilen 4 denizaltı ve 4 muhribi teslim almak için yola çıkan Refah Şilebi batırılmıştır. Olayın seyri şöyledir; Mersin Limanından Mısır'ın İskenderiye Limanına giderken gece vakti atılan bir torpido sonucu gemi sulara gömülmüştür. Gemide yaklaşık 150 kadar mürettebat şehit olmuştur.

•(11 Kasım 1941) Varlık Vergisi;  Özellikle gayrimüslim ticaret erbabını hedefleyen "varlık vergisi" kanunu çıkartılmıştır. Bu uygulama 1,5 yıl sürmüştür. Ödeme yapmayanlar çalışma kamplarına gönderilmiştir. Bu durum, CHP’nin büyük bir siyasi hatası olarak gelecek tarihlere de yansıyarak, partinin bugünkü iktidardan uzak haline kadar yansıyan önemli bir etmen olmuştur.

•(1942) Von Papen'e Suikast;  Almanya’nın Türkiye Büyükelçisi Von Papen'e Ankara'da bir suikast girişiminde bulunulmuştur.

•(14 Temmuz 1942) Atılay Denizaltısı; Atılay denizaltımız batmıştır. 90 denizcimiz şehit olmuştur.

•(7 Aralık 1943) Roosevelt-İnönü-Churchill buluşması; Amerikan başkanı Roosevelt, İngiltere başbakanı Churchill ve Türkiye'yi temsilen İsmet İnönü Kahire'de buluşmuşlardır. 2. Dünya Savaşının gidişatı üzerine konuşulmuştur.

•(7 Eylül 1944) Irkçı-Turancı Davası; Aralarında Reha Oğuz Türkken, Fethi Tevetoğlu, Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan ve Alpaslan Türkeş gibi isimlerin bulunduğu "Irkçı -Turancılar Davası" başlamıştır.

•(4 Aralık 1945) Tan Olayı; Dönemin en tanınmış ve sol eğilimli gazetelerinden "Tan" gazetesi ve matbaası kışkırtma sonucu öğrencilerce basılmıştır. Gazete idaresi ve matbaası yakılmıştır.

•(23 Şubat 1945) Almanya'ya savaş; Türkiye Almanya'ya kağıt üzerinde savaş ilan etmiştir.

•(7 Ocak 1946) Demokrat Parti kurulmuştur; Celal Bayar ve Adnan Menderes gibi isimlerden oluşan bir grup CHP'den ayrılarak, Demokrat Parti'yi kurmuşlardır.

•(5 Nisan 1946) Missouri savaş gemisi, İstanbul’da; ABD Donanmasına ait Missouri savaş gemisi İstanbul'a gelmiştir. Gemi, Amerika'da ölen elçimiz Münir Ertegün'ün tabutunu Türkiye’ye getirmiştir. Bu ziyaret basit bir ziyaret olmaktan öte değerlendirilmiş ve Türk-ABD ilişkileri için jest olarak algılanmıştır.

•(21 Temmuz 1946) İlk Çok Partili Seçimler; Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partili seçimi yapılmıştır. CHP 396, DP 61 milletvekili çıkarmıştır.

•(12 Mart 1947) ABD Yardımı; Cumhuriyet tarihi içinde ilk ABD yardımı gündeme gelmiştir. Böylelikle daha sonra ABD ile gelişecek ilişkilerin temeli o günlerde atılmıştır.

•(5 Mayıs 1949); Türkiye Avrupa Konseyinde Türkiye Avrupa Konseyine katılmıştır.

•(2 Mart 1950) Muğlalı Davası; Orgeneral Mustafa Muğlalı idama mahkum edilmiştir. Cezası daha sonra müebbede çevrilmiştir. Karara gerekçe olan olay Van'ın Özalp ilçesinde 33 köylünün öldürülmesidir. Bilindiği üzerede 2011 yılında AKP hükümetinin Savunma bakanlığının istemiyle, Genel Kurmay Başkanlığınca bu kışlanın kapısındaki Orgeneral Mustafa Muğlalı ismi kaldırılmıştır.

•(14 Mayıs 1950) Demokrat Parti iktidarda; DP İktidarı seçimleri kazanarak, o güne kadarki CHP'nin tek parti iktidarına seçimler yoluyla son verilmiştir. "Yeter, söz milletindir!" söylemiyle yola çıkan Demokrat Parti 14 Mayıs'taki seçimlerde 396 milletvekili çıkartarak tek başına iktidar olmuştur. CHP 68 milletvekili çıkartabilmiştir. Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes Başbakan olmuştur. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin, halkçı iktidar sisteminden, sermaye iktidarı sistemine doğru yönelen yolundaki varsıllığının ve gelecek yıllarda da iktidarlara gelebilmesinin önü açılmıştır.

•(16 Haziran 1950); Arapça Ezan okunması; DP iktidarının ilk icraatlarından birisi, Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasını sağlamak olmuştur.

•(17 Ekim 1950)Türk Tugayı Kore'de; Meclise danışılmadan, DDP hükümetinin kararıyla  ve ABD ile kurulan yandaşlık ilişkiler gereğince ilk Türk Tugayı Kore'ye gönderilmiştir.

BU ANIMSATMALARIMIZIN ANA FİKRİ: Tarihlerini ve geçmişlerini bilmeyen ve öğrenmeyen nesiller, kendi geleceklerine ve ülkelerinin geleceklerine de sahip çıkamazlar.

Prof. Dr. Öner SAMANLI


"ATATÜRK ENSTİTÜSÜ”
LİNKE TIKLAYIP, BEĞENİ YAPARAK KATILABİLİRSİNİZ.


“ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ”
LİNKE TIKLAYIP, BEĞENİ YAPARAK KATILABİLİRSİNİZ.


“ATATÜRK GENÇLİK MERKEZİ”
LİNKE TIKLAYIP, BEĞENİ YAPARAK KATILABİLİRSİNİZ.




DOSTLARIM BENİMLE İLİNTİLİ FACEBOOK SAYFALARINA TIKLAYARAK ULAŞABİLİR VE SAYFALARIMIZA KATILABİLİRSİNİZ




12 Ocak 2012 Perşembe

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ KİM HANGİ TARİHTE KURMUŞTUR SORUSUNA YANIT VEREMEYEN TÜRK GENÇLİĞİ


85. YILINDA BÜYÜK NUTUK’ UNDA (Söylev), MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN TÜRK MİLLETİNE SÖYLEMEK İSTEDİKLERİ NE İDİ ?

“Kutsal Din kitapları, Allah inancı ve imanı ile dinine sahip çıkan Türk Gençliği, “Nutuk” bilincine sahip olmakla da, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığına, onun nişanı olan Türk Bayrağına ve Kuvayi Milli sınırlarına sahip çıkabilecektir. Bunu aksine başkaca hiçbir izah da, izan da yoktur.”

Onursal Prof. Dr. Öner SAMANLI
10.01.2012 -  ANKARA

ATATÜRK ENSTİTÜSÜ

TÜRKİYE VE DÜNYANIN EN KAPSAMLI ATATÜRK SİTESİ

GENEL TANIMLAMAYLA “NUTUK” (Söylev)

Kesinlikle iddia edilebilecek bir gerçekle karşı karşıya olduğumuzun ne kadar bilincindeyiz?

Nedir o gerçek?

Gerçek olan, günümüzün, sözde aydın Türk Gençliğidir.

Günümüz Türk Gençliğinin, Cumhuriyetin hangi yılda ve kim tarafından kurulduğunu bile bilemediği, bilgisizliğinin yaşanır olduğu, çok ama çok tehlikeli bir süreçteyiz.

Sonucun böyle olmasından çok mutlu olan siyasal erklerin güdümü altında bir elimiz yağda bir elimiz balda gerçeğinde ise açlık sofralarındayız.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu ve geleceğine bakışının tarihsel ve aydınlanmacı klasiği olan “NUTUK” gerçeğini ve içeriğini, Türk Gençliğinin, kesinlikle iddiayla %80’ine varan kısmının  okumadığını, okuyanlarının da asla idrak edemediğinin bilincinde, “Türk İslam Devleti” ne doğru sürüklenişe çanak tutar hallerdeyiz.

Ulusalcılıktan çok çok uzaklardaki bu gençliğimizle,“Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez” gibi yanlış bir siyasi söylemin ardından ufuktaki Cumhuriyete ihanet hedefine doğru son hız koşmalarda ise cevval mi cevval, zavallı bir hallerdeyiz…  

İşte bu nedenle yıllardır ödün veremediğimiz, cumhuriyetçi ve aydınlanmacı Atatürkçü kişiliğimizde bir kez daha yurtsever eğitimci kimliğimizin gölgesine sığınarak “Türk Gençliği” mizin dikkatlerini çekmek özlemindeyiz.

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN YAŞATILMASINDA, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE NUTUK NEDEN ÖNEMLİDİR ?

Önemlidir çünkü;

ATATÜRK; Gençliğe söylevinde, Nutuk'un felsefesi hakkında çok önemli ipuçları vermektedir.

ATATÜRK; Nutuk ile geçmişi anlatıp aynı zamanda gelecekte düşebileceğimiz tehlikeleri önceden sezmemiz için alınacak derslerden söz etmektedir.

NUTUK; Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı dönemini kendi düşünselinden aktardığı, Cumhuriyet tarihi açısından da çok önemli bir belge ve eserdir.

ATATÜRK; Bazı sayfalarda açıkça belirttiği "sonraki yıllarda durumun kolay ve açıkça değerlendirilmesi için bu kadar ayrıntıya yer verilmiştir" sözü ile, somut ileri görüşlülüğünü net bir şekilde Nutuk’ta ortaya koymuş olduğu da çok önemsenmelidir.

Bu eser aynı zamanda, şu an Türkiye Cumhuriyeti'nde ders olarak okutulan T.C İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin ders ve çalışma kitaplarının hazırlamasında da önemli ve büyük bir rol oynamıştır.
(*) AKP döneminden önceki kitap basımlarından söz edilmektedir.

NUTUK; Atatürk'ün Samsun'a çıktığı tarih olan 19 Mayıs 1919'dan, Cumhuriyet sonrası inkılap dönemine kadarki (1927) zaman diliminde olan olayları tüm ayrıntıları ile anlatmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının faaliyetlerini özetleyen bir konuşma metni olan NUTUK, Kültür Bakanlığı Yayınevi tarafından (belgeler bölümü dışında) yaklaşık 900 sayfalık bir kitap olarak da yayımlanmıştır.

NUTUK; Türkiye Cumhuriyeti'nin bu dönemle ilgili en temel resmi tarihsel kaynağı olmak niteliğini de taşımaktadır.

Nutuk, belgeleri sayesinde, Atatürk'ün tarihçi kimliğini de ortaya koymaktadır. Atatürk; yaşanılan olaylarla ilgili kayıtlı belgeleri toplamış ve Nutuk'u yazarken bu belgelere dayanarak söylem ve eylemlerini özetlemiştir.

NUTUK, 1927 yılının 15-20 Ekim günlerinde,Cumhuriyet Halk Fırkası'nın Ankara'daki TBMM binasında toplanan ikinci Kongresi'nde (kurultayında) okunmuştur.

Cumhuriyet Halk Fırkası (Sonraki CHP) ilk kez Sivas'ta bir araya getirilen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin devamı sayıldığından, Sivas Kongresi, bu kuruluşun birinci kongresi sayılır.

Mustafa Kemal Atatürk, bu kuruluşların hepsinin kurucusu ve başkanıdır.

Nutuk'un okunduğu toplantı da bu yüzden "İkinci Kongre" sayılır.

Mustafa Kemal, Nutuk'unu, bu toplantının başkanı olarak açış konuşması niteliğinde yaparak metnin tamamını 6 gün boyunca toplam 36,5 saatte okumuştur.

Meclis üyelerinin (milletvekillerinin) büyük çoğunluğu, Fırka'nın (CHP'nin) birçok örgüt üyesi ve delegesi ile halk da dinlemede hazır bulunmuştur.

Atatürk'ün yetiştiği dönemde kullandığı söz dağarcığı ve cümle yapısı bakımından Nutuk irdelendiğinde, kullanılan Türkçe, döneminin ulusal edebiyatının en iyi temsil edildiği dildir.

Çünkü Atatürk’ün o dönemde Nutuk’taki anlatımları, klâsik Osmanlıcaya göre çok sadedir. Ancak o devirde kullanılan Arapça ve Farsça sözcükler ve bu dillerden alınan kurallarla oluşturulan tamlamalar, devlet dilinde kullanımından dolayı Nutuk'a girmiştir.

Bu sözcükler nedeniyle dili günümüze göre oldukça ağırdır. Dil kullanılırken anlatılan duruma göre bazen kısa ve keskin tümceler bazen de uzun ve hareketli söyleyişlere yer verilmiş olduğu da gözlemlenir.

1927'de Osmanlıca harflerle basılan Nutuk'un, sonraki yıllarda birçok kurum ve kitapevi tarafından sayısız baskıları yapılmıştır.

Nutuk'un güncel Türkçeye çevrilmiş sürümleri pek çok yayınevi tarafından basılmış olup kimileri bu baş eserin ismini Söylev olarak değerlendirmişlerdir.

Aslına sadık kalınarak, Ordinaryüs Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun günümüz  Türkçesine çevirdiği “SÖYLEV”  bunlar arasında en dikkat çekici olanıdır.

1960'lı yıllardan başlayarak bazı baskılarda, o tarihlerde TDK'nun yaygınlaştırmaya çalıştığı Öztürkçe kullanma akımına uyularak "Nutuk" yerine "Söylev" adı da kullanılmıştır.

Bazı baskılarda hem Söylev hem de Nutuk adının birlikte kullanılması tercih edilmiştir. Belli başlı "Nutuk" baskıları şunlardır:
  • "Nutuk", Osmanlıca, 1927. 543 sayfa, bez ciltli, 19x27 cm ebatlarında, başta Mustafa Kemal portresi ve sonda 7 tabaka halinde 10 ayrı harita eki mevcut.
  • "Nutuk", Yeni harflerle, Devlet Basımevi, İstanbul, 1938. 658 sayfa. Renkli, katlanmış harita eki var.
  • "Nutuk, Kemal Atatürk", Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, Milli Eğitim Basımevi, 1950. 3 Cilt (Son cilt "Vesikalar")
  • "Söylev (Nutuk)", Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi,1963. 2 Cilt. Günümüz Türkçesine sadeleştirilmiş sürüm.
  • "Nutuk", Tercüman 1000 Temel Eser, 1973. Cumhuriyetin 50. yılı için özel baskı, tam metin. 2 cilt
  • "Nutuk Söylev", Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1984 . 2 Cilt.
  • "Söylev", Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1984. 2 Cilt(Cilt I-II ve Cilt III). Hıfzı Veldet Velidedeoğlu yayına hazırlamış. İlk cildi 17 baskı yaptı.
  • "Söylev (Nutuk) Seçmeler", Öner Samanlı, Kültür Yayınevi 1992
  • "Söylev "Nutuk", .Dündar Yayınları 1998
  • "Nutuk (Söylev)", Kaya Yayınları, 2000.

Dipnot: “Öner SAMANLI” Facebook sayfalarına katılabilmek için aşağıdaki linkleri ziyaretle beğeni yaparak, istemde bulunabilirsiniz.